İncirlik Yazı (2024)

“Belki sonra olanlar olmasa geçip gidecek, unutulacaktı bu olay.

Sadece Alin’in mızırdanmaları kalacaktı ya da babamın ona soğuk davranmaları. Mumçiçeği olamamış, ne kadar verimli olursa olsun Çukurova toprağına ekildiğinde bitememiş, kendini iyi bir öğretmen olmaya ve bizi yetiştirmeye, kendince bir hayat yaratmaya adayan annemin yine araya girmeleri, sonra tıpkı babam gibi kendi kabuğuna çekilmeleri…

Onlar sadece iki kırılgan sümüklüböcekti, değişir görünseler de hep aynı kalan evlerinde.”

Yel olup kavuran, dalga olup çarpan Adana’nın sıcağında, 1995 yılında genç bir avukatın müvekkiliyle buluşmasıyla başlar hikâye. İncirlik Üssü’nün gölgesinde, dönüşen şehrin 1966’sına savruluruz sonra, bitmiş gitmiş bir acı olaya şahit yazar bizi Taçlı Yazıcıoğlu.

1983 Haziran’ına geldiğimizde kahramanımız Belgi alır sözü, on bir yaşının saflığı, zekâsı ve heveskâr gözlem gücüyle. Annesi, babası ve ablası Alin ile yaşadıkları Eser Apartmanı’na taşınan bir Amerikalının ve o siyah Converse’li gencin bütün yaşamlarını baştan sona değiştireceğinin henüz ne kendisi ne de diğerleri farkındadır.

Taçlı Yazıcıoğlu ikinci romanıyla, yıldız sarmaşığı gecelerde, incir gölgelerinde, dam serinliklerinde saklanan kederli sırları, bilinmeyen ya da görmezden gelinen Adana’yı cesur bir naiflikle, hiç yazılmadığı gibi yazıyor. Bambaşka bir Adana romanı armağan ediyor edebiyatımıza.

Hep Sondan Başlar (2019)

Hep Sondan Başlar, 1970’lerin Büyükada’sından Milano’ya, 1980’lerin Londra’sına ve günümüz İstanbul’una uzanan yaşamların, yaşamdaki sonların ve başların romanı.

“Yaşamıma şöyle bir baktığımda sürekli hikâye içinde hikâyeler görüyorum. Hangisi yan, hangisi ön? Birinden daha az söz edince, sansürlemiş gibi mi olur insan? Karar veremiyorum. Yalnız içimde senelerdir dönüp dolaşan, esas hikâye sanki başkaymış gibime geliyor. Ana kahramanları başka kişiler olan hikâye, nasıl senin hikâyen olabilir?”

Yaşam sonunu bildiğimizi varsayıp okumak istediğimiz bir hikâyedir, tıpkı Ece Beyhan’ın sondan başlayan hayatının romanı gibi. Avrupai görünmenin moda olduğu zamanlar, Arnavut kaldırımı sokaklar, havai görünmekten kaçınması öğretilen tutkulu kadınlar, siyah-beyaz filmler… Ece bunları yazarken, geçmişinden insanlar ve yerler bir araya gelmeye, beklenmedik yeni sonlar oluşmaya başlar. Anlatıcılar değişir, aşklardan şehirler, şehirlerden öyküler çıkar.

Taçlı Yazıcıoğlu, okuyucuya şaşırtıcı sonlar hazırlayan, roman sanatına vâkıf, coşkulu bir yazar.

Hep Sondan Başlar, 1970’lerin Büyükada’sından Milano’ya, 1980’lerin Londra’sına ve günümüz İstanbul’una uzanan yaşamların, yaşamdaki sonların ve başların romanı.

Anı-öykülerim bu iki güzel derlemede yer aldı:Enişte Risalesi (İletişim Yayınları, 2019) ve Adana'ya Kar Yağmış (İletişim Yayınları, 2005).

Enişte Risalesi’nde (İletişim Yayınları 2019, Der. Tanıl Bora ve Mustafa Çiftçi) “Bu Pekmez Bize Yetmez, Enişte Kime Denmez?” adlı bölüm bana aittir, çocukluğumla ilgili enişte hikayelerini anlatır. Adana’ya Kar Yağmış’ta “Portakal Çiçeği Kokusu, Yaşar Kemal Haseti… Nafile Adana Erkektir” (İletişim Yayınları 2006, Der. Behçet Çelik) adlı bölüm de lise dönemimi de kapsayan bir anı-öyküdür, kitabın kapak fotoğrafı ve içindeki fotoğrafların bir kısmı da bana aittir. Kitap 5. Baskısını yaptı.

Emerald Publications‘ın yayınladığı “Consumer Culture Theory” adlı araştırma kitabında makalem yer almıştır:

Research in Consumer Behavior: Consumer Culture Theory kitapta E. Taçlı Yazıcıoğlu ve A. Fuat Fırat “Glocal Rock Festivals as Mirrors to the Future of Culture(s)” adlı bölüm.

Privacy Preference Center