ÖLÜMDEN SONRA SOSYAL HAYAT VE SOSYALLEŞEN ÖLÜMLER

Toplumu ve tüketim alışkanlıklarını gözlemleyebilmek artık çok kolay. Sosyal medya sayesinde eskiden mahrem olan bilgilere erişebiliyor; tepkileri gözlemleyebiliyoruz. Öylesine bir iç içelik var ki, bazen kendimi toplu hezeyanların ve heyecanların yaşandığı gladyatör oyunlarını izler gibi hissediyorum. Piyasa her zamankinden daha çok içinde bu sürecin. Sosyal medya demek bilgisayar yazılımlarında kullanılan algoritma ve pazarlama stratejileriyle yönetilen kâr amacı güden şirketler demek.

Sosyal medyanın tansiyonun çıktığı zamanlar aynı antik arenalarda olduğu gibi: Büyük sevinçlerin ya da büyük üzüntülerin oluştuğu anlar. Aslında herkes aynı şeye sevinse ya da üzülse bu tansiyon çıkmayacak. Çıkan tansiyon bize değişen kültürümüzü ve bu yeni kültürün gidebileceği yerler hakkında fikir veriyor.

Tansiyonlar, dersler artınca piyasa da ölümü tabii ki çok ciddiye alıyor. Facebook birkaç yıl önce ‘Eğer Ölürsem’ (ifidie) adlı uygulamasını çıkarttı. Bu şekilde bize hatıra ve miras bırakma fırsatını verecek. Sadece yapmamız gereken videomuzu hazırlamak ve öldüğümüzü beyan edecek arkadaşlarımızdan oluşan danışma kurulumuzu yaratmak. Bu uygulama şimdilik ücretsiz. Japonya’daysa videolu ve QR kodlu mezar taşları piyasaya sürülmüş. Genç nüfus yüzünden olacak henüz ülkemizdeki girişimcilerin akıl edemediği dijital mezarlıklar da var MyWonderfulLife.com gibi. Asıl ilginç olanlardan biri size ölümden sonraki sosyal hayatı vaat eden Liveson.org. Öldükten sonra da tweet’leriniz devam edecek, hiç merak etmeyin. Tek yapmanız gereken Liveson.org’a nelerden hoşlandığınızı, nelerle ilgilendiğinizi öğretmek. Orderofthegooddeath.com’dansa nasıl doğru ölüneceğini öğrenebilirsiniz.

Aynı kişisel gelişim ve spritüel konularda olduğu gibi bu piyasanın da ülkemizde açılması an meselesi. Küresel kültüre ayak uydurmayan çok az ritüel kaldı. Sevgililer günü, yılbaşı ağaçları falan.

Bu yazıyı yazmama ilham olan talihsiz bir olaydı. Ünlü ve sevilen bir işadamının vefatı üzerine ilk bir saat Twitter’daki paylaşımları gözlemledim. Sosyal medyada oluşan bütün konuşmalar, yazılar, fotoğraflar ‘içerik’ olarak adlandırılır. Kabaca ikiye ayrılıyordu ortaya çıkan Twitter içeriği:

Üzülenler ve başsağlığı dileyenler

Bu vefatı araçsallaştıranlar

Üzülenler ve başsağlığı dileyenler hakkında bir yorum yapmayacaktım da durdum. Bir hatırlayın, yakın bir zamana kadar bırakın mesajı, telefonla bile başsağlığı dilemek ayıp kabul edilirdi. Şimdi Whatsapp mesajı ile, Facebook’taki bir paylaşıma yorum olarak da başsağlığı dilenebiliyor. Facebook’taki bu paylaşımlar keyif ve eğlence temalı fotoğrafların arasında yer alabiliyor. Cenazelerde ‘selfie’ çekimleri bile var. Ünlü kişilerin vefatına karşı duyulanlar bütün dünyayla paylaşılabiliyor, tek gereken başına ‘#’ koymak. Bu tarz artık kültürel kodlarımızın arasına girdi.

Burada ortaya çıkan sorular şu: ‘Sanal yas’ ne kadar samimi? Bu denli bağlantı kültürü samimi mi kılıyor yoksa ilişkiler yüzeyselleşiyor mu?

İkinci grup, araçsallaştıranlar bu vefatla ders verenlerden oluşuyor. Eskiden sadece dost meclisiyle kısıtlı dinleyici kitlesi arttığı için yeterli motivasyon sağlanmış durumda. Sosyal medya öğretmenleri olumlu ya da olumsuz her türlü dersi verebiliyorlar bize. Ders veren bu grupta ağırlıklı olarak iki davranışı benimsiyor:

Dünyayı herkesten “daha iyi” bilenler:

“Üzüldüm öldüğüne ama zaten tek ölen o değil. Ülkenin, dünyanın hali şöyleyken…”

Doğru yaşam tarzını herkesten “daha iyi” bilenler:

“Üzülmedim öldüğüne. Zaten o şöyleydi. İnsanlar aynı benim gibi yaşamalı, düşünmeli…”

Burada da ortaya çıkan soru şu: Bu “eğitimle” kim neyi, ne kadar öğreniyor? Bu okuyucuların yaşam tarzına ne kadar yansıyor? Toplumdaki ayrışma nasıl etkileniyor?

Araştırmacılar işte bu konuları araştırıyorlar.

Jose van Dijck’ın Bağlantı Kültürü: Sosyal Medyanın Eleştirel Tarihi (2013) adlı dilimize henüz çevrilmemiş kitabında sosyal medya, yarattığı kültürel değişim ve şirketlerin hayatımıza bu kadar girmiş olması ve bu iç içelik ciddi bir şekilde eleştiriliyor. Sosyal medya şirketleri özgürlüğümüzle oynadığı, bundan bir an evvel kurtulmamız gerektiği söyleniyor. Değişmez kuraldır: Eleştirirseniz baştan taraf tutmuş olursunuz. Aynı zamanda da anlamayı ertelemiş.

Oysa sorular daha eski ve derin sosyal medya kullanımının da bir tüketim alışkanlığı olduğunu bilirsek: Bir şeyi tükettiği için bireyi/toplumu mu eleştirirsiniz, yoksa o ürünü/hizmeti üreten şirketi mi?

Sosyal medya zamanlarında ilişkileri çözümlemek düşünüldüğünden çok daha karmaşık.

qr-code-grave-2

 

 


ÖLÜMDEN SONRA SOSYAL HAYAT VE SOSYALLEŞEN ÖLÜMLER” için bir yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s